chp haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
chp haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Mart 2009 Pazartesi

CHP pazar günü izmiri salladı


CHP lideri Baykal, İzmir ve Türkiye'ye sahip çıkmak için İzmir'e geldiklerini belirtti.

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''İzmir'i alan zaten 1922 yılında almış, İzmir'i Mustafa Kemal almış. İzmir her gün yeniden alınıp, yeniden verilmez. İzmir'in bir tane sahibi var. İzmir'in sahibi Mustafa Kemal Atatürk ve İzmir halkı'' dedi.

Deniz Baykal, partisinin İzmir Gündoğdu Meydanı'nda düzenlediği mitingde, İzmir'in, Türkiye'nin, Anadolu'nun göz bebeği olduğunu söyledi.

Türkiye'nin her kentinin bambaşka olduğunu ancak İzmir'in hepsinden farklı olduğunu ifade eden Baykal, ''Her yer güzel, İzmir daha bir güzel. Her yer önemli, İzmir daha bir önemli. Ne mutlu İzmirli, bu muhteşem manzaranın içindeyiz'' diye konuştu.

Miting meydanındaki kalabalığın derin anlamlar taşıdığını belirten Baykal, İzmirlilerin sadece kendisini dinlemek için değil, kendisi üzerinden bir şeyler söylemek için geldiğini vurgulayarak, ''Söylediniz bile. Ben anladım, inşallah herkes anlamıştır'' dedi.

Deniz Baykal, şöyle devam etti:

''Ne söylemek istiyorsunuz siz? Siz diyorsunuz ki 'Sakın ha hata yapma, İzmir sahipsiz değildir' diyorsunuz öyle mi? Hatta daha da öteye geçiyorsunuz, 'Sakın ha hata yapma, Türkiye sahipsiz değildir' diyorsunuz. Biz buraya İzmir'e sahip çıkmak için, Türkiye'ye sahip çıkmak için geldik. Size o yakışır. Sizin büyüklüğünüz ondan geliyor, siz İzmirsiniz, İzmir. Bakın Türkiye'de Anadolu işgal edildi. En önemli kentler işgal edildi. Ama hiçbir kentin işgal edilmesi, İzmir'in işgal edilmesinin gönüllerde yarattığı ızdırabı yaratmadı. İzmir gidince işte o zaman, işte o zaman işgali anlamaya başladık. Olayın ciddiyetini anladık. Milli Mücadele, İzmir kurtulunca bitti. İzmir'in kurtuluşu, Türkiye'nin kurtuluşu oldu. Onun için Türkiye'ye gözünü dikenler her yeri alsalar, ama İzmir'i almasalar rahat edemezler. Yani her yeri aldılar, ama eğer İzmir eksikse, o iş olmamış demektir. Tadını çıkaramazlar, mutlu olamazlar, yetmez onlara. İllaki 'İzmir de İzmir' diye tuttururlar, öyle mi? Ama İzmir bu, o kadar kolay değil. O kadar kolay alınıp, verilmez ki.

İzmir'i alan zaten 1922 yılında almış, İzmir'i Mustafa Kemal almış. İzmir her gün yeniden alınıp yeniden verilmez. İzmir bir kere alındı. 1922'de alındı, o iş bitti. İzmir'in bir tane sahibi var. İzmir'in sahibi Mustafa Kemal Atatürk ve İzmir halkı. İzmir'i almaya para yetmez. İzmir'i almaya kömür yetmez, poşet yetmez, buzdolabı yetmez, çamaşır makinesi yetmez, koltuk, kanepe yetmez. İzmir'in şantajla, tehditle, korkutmayla alamazsın. 'Hizmet vermem' diye alamazsın. İzmir, kimin İzmir'i yöneteceğine karar verir. Saygı göstereceksin, İzmir'in dünya görüşüne saygı göstereceksin. Vatanseverliğine, Türkiye sevdasına saygı göstereceksin. Al bayrağa saygı gösterir gibi İzmir'e saygı göstereceksin. Türkiye, İzmir'deki hükümet konağının çatısına o bayrak çekilinceye kadar rahat etmedi, onu orada gördüğü zaman, 'Oh be' dedi. 'Oh be Türkiye kurtuldu' dedi. Ona göre İzmir'in bayrağına sahip çık. Bu duygularla karşınızdayız. Ne biçim miting böyle. Önümüz arkamız kalabalık. Sağımız, solumuz kalabalık. Ne biçim miting bu? Yani İzmir bugün, biraz İstanbul'un yaptığı gibi, dün Ankara'nın yaptığı gibi 360 derece miting yapıyor.''

-KREDİ KARTI BORÇLARI-

Deniz Baykal, mitinge katılanlara borçlarını ödeyip ödeyemediklerini sordu.

Kredi kartı borçlarını nasıl döndürdüklerini soran Baykal, şunları kaydetti:

''Ne oluyor, borçlar ödeniyor mu? Ne yapıyorsunuz, kredi kartı borçlarını nasıl döndürüyorsunuz? Bir bankanın kredi kartıyla bir başka bankanın borcunu döndürürken tökezleme oluyor mu arada? Ocak ayında 138 bin kişi tökezlemiş. Çevirmeye çalışırken, çeviremez olmuş. Borçlar tam ödenemiyor diyorsunuz değil mi? Burası İzmir, Türkiye'nin, dünyanın en bereketli toprakları. Yani burası zenginliğin kaynağı, bereketin kaynağı. Ovaların, nehirlerin buluştuğu yer, pamuk da buğday da burada, incir de burada, üzüm de burada. Zeytin de burada. Her şey burada. Tarımın en güzelinin yapıldığı yer değil mi burası? Zenginliğin, bereketin en yüksek olduğu yer değil mi burası? İzmir deyince akla bu gelir. Bereket, zenginlik diyarı. Şimdi bu İzmir'de mesela çiftçimiz hayatından memnun değil mi? Niye değil? Bu bereket, zenginlik ortadan niye kalktı? İzmir Ovası bereketini mi kaybetti? Toprak eski toprak değil mi? İzmirli eski İzmirli değil mi? O başarılı çiftçi değil mi, unuttu mu tembelliğe mi vurdu? Niye o zaman bu böyle? Kramp mı girdi, afet mi geldi, ne oldu? Çiftçi buğdayını bu sene kaça sattı? 45 kuruşa, geçen sene aynı fiyata sattı. Gübreyi bu sene kaça aldı, geçen sene kaça aldı peki? İlacı kaça aldı? Yani ne oldu buğday fiyatı, yönünü şaşırmış. Buğday aşağı inen asansöre binmiş, buna karşılık gübre, mazot, ilaç yukarı çıkan asansöre binmiş. Onlar yükseliyor, buğdayın fiyatı iniyor.

Çiftçiyi ezerek, toprağı ezerek, ürünleri küstürerek, maliyetleri artırarak, Türkiye'de çiftçiyi kalkındırmam mümkün mü? Tarımı kalkındırmak mümkün mü? Kalkınma bir bütün değil mi? Kalkınmanın temeli, tabanı, altyapısı çiftçi, köylü, tarım, toprak, değil mi? Toprağa dayanmayan kalkınmayla esnafı yükseltmek mümkün mü? Çiftçiyi, esnafı batırıp, ticareti, sanayiyi yükseltmek mümkün mü? Bunların hepsi birbirine bağlı. En alttan toprağa çektin mi, hepsi sapır sapır dökülür bunların. Bunlar yıllardır tarımı perişan ettiler, batırdılar. Besicilik, hayvancılık nerede, süt üreticisi ne halde? 2 kilo yemle bir kilo süt alabiliyor musun? Tam tersi bu politika çiftçiyi batırdı, bitirdi.''

-10 TEZGAHTAN 4'Ü KAPALI''-

İzmir gibi tarım açısından güçlü olan bir ildeki çiftçilerin, insanların boynunun bükük olduğunu, buğdayın, pamuğun, hayvancılığın, üzümün, meyveciliğin, seracılığın battığını, çiftçilerin yanı sıra esnafın da durumunun iyi olmadığını savunan Baykal, emeklilerin de benzer durumda bulunduğunu söyledi.

Avrupa'da emeklilerin uçağa atlayıp dünyayı dolaştığını dile getiren Baykal, şunları kaydetti:

''Avrupa'da emekliler uçağa atlayıp dünyayı dolaşıyor, siz dolaşmıyor musunuz? Kahveye bile gidemiyorsunuz. Emeklinin hali bu, o zaman gençler iş buluyorlar, çalışıyorlar. Analar, babalar çocuklarını binlerce çileyle okutuyorlar. Üniversiteye sokuyor, diplomayı da aldırıyor. O diplomayı alan çocuk 'Anacığım artık öğretmen çıktım ben, şimdi tayin olacağım, ilk maaşımdan sana ne istersen alacağım' diyebiliyor mu? Diyemiyor. Tayini çıkıyor mu çocukların. Diplomalılar boynu bükük. Izdırap içinde mi geçiriyor. Aynen öyle değil mi. Okumuş çocuk, ana baba parasını dökmüş harcamış almış diplomayı. Yok değil mi? Türkiye'de şimdi 250 bin tane öğretmen olma hakkını kazanmış çocuk var. Türkiye'de 200 bin açık var, ama o çocuklar boynu bükük mahzun. Öğrenciler öğretmensiz, işte bu da Türkiye manzarası.''

Türkiye'nin, kalkınan Türkiye çağını geride bıraktığını öne süren Baykal, şöyle devam etti:

''Şimdi küçülen Türkiye çağına geldi. Fabrika yapma çağını bıraktık, şimdi fabrika kapatma dönemi geldi. Türkiye'deki 10 tezgahın 4'ü kapalı. İnsanlar borç aldılar, döviz bozdular, harcama yaptılar. O tezgahtan ekmek yiyen ustalar, mühendisler var. Evlerine ekmek gitmesi lazım. Gencecik bir insan bugün çocuğum işten atıldı diyor. Bu acı tabloların yaşandığı bir noktaya geldik. 2008 Kasım itibariyle Türkiye'de işsiz ordusuna 1 milyon ek geldi. Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri 700 bin. İşsiz sayısını vermiyor, 1 yılda eklenen işsizi söylüyorum. Aralığı var, ocağı, şubatı, martı var. Asıl işsizlik perdesinin geldiği manzara bu. Türkiye'de kredi kartı borcunu ödeyemiyor. 138 bin kişi ödeyemedi. Başbakan diyor ki 'O kredi borçluları dürüst değildir' diyor. Ne yapmış o kredi kartı borçluları. Kredi kartını almış da ne yapmışlar? Akşam evinde yeni doğmuş çocuğuna süt almak için markete gitmiş, orada harcamışlar. Evinin mutfak masrafı için harcamışlar. Maaş kesilmiş, işten atılmış ama borç yüzde 64-65'le katlanıyor. Bu insanlar dürüst değil. Başbakan kredi kartı borcunu ödeyemeyen namuslu insanlara 'Değilsiniz' diyor. Soruyorum, Başbakan, kendi reklamını yaptırtmak için Sabah gazetesiyle ATV'yi aldırtmak amacıyla damadının bulunduğu şirkete kredi verdin. Dürüstlük mü?''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Yolsuzluk şimdi hep birlikte, cemaat halinde yapılıyor. Teşkilatlı yolsuzluk yapılıyor. Yolsuzluk yapanlar da utanıp sıkılmıyorlar, saklanmıyorlar. Büyük hizmet yapmış gibi ortalıkta dolaşıyorlar. Yolsuzlukta mahçup olma dönemi bitti. Bunların döneminde yolsuzluk çağ atladı'' dedi.
Deniz Baykal, partisince İzmir Gündoğdu Alanı'nda düzenlenen mitinginde, bu dönemde yolsuzluklar yapıldığını savunarak, bu yolsuzlukların bundan öncekilerin hiçbirine benzemediğini bildirdi.

Baykal, şunları kaydetti:

''Bu yolsuzluk bambaşka. Yaptığından da utanırdı eskiden. Saklı, gizli, kimseye duyurmadan yapardı. Şimdi iş değişti artık. Yolsuzluk şimdi hep birlikte yapılıyor. Cemaat halinde yapılıyor. Teşkilatlı yolsuzluk yapılıyor. Yolsuzluk yapanlar da utanıp sıkılmıyorlar, saklanmıyorlar. Büyük hizmet yapmış gibi ortalıkta dolaşıyorlar. Yolsuzlukta mahçup olma dönemi bitti. Bunların döneminde yolsuzluk çağ atladı. Bunların döneminde mahçubiyet, ayıp konusu olmaktan çıktı. Çok rahatlar, ferahlar. Adam Almanya'da teşkilat kuruyor. İçinde başkanı, yönetim kurulu, muhasebecisi, avukatı var, kuryesi var, tam teşkilat. Almanya'da çıkıyor cami cami dolaşıyor. Din imandan başka laf yok. 'Şimdi hissenizi bize verin. Sizin hayrınızı biz yapalım' diyorlar. Sonra paraları toplayıp kuryeyle gönderiyorlar Türkiye'ye. Kim götürüyor, Türkiye'nin en önemli saygın kuruluşunun başındaki kişi. RTÜK'ün başındaki kişi. O getiriyor. Getirilen para ne oluyor, şirket kuruyorlar kendi adlarına. Yetmiyor bir de televizyon kuruyorlar. Televizyon da gece gündüz 'Erdoğan' diyor.''

-DENİZ FENERİ DAVASI-

Deniz Baykal, Almanya'daki Deniz Feneri davasıyla ilgili dosyayı CHP'nin getirdiğini belirterek, Başbakan Erdoğan'ın, CHP'nin getirdiği Deniz Feneri ile ilgili dosyaya tepki gösterdiğini bildirdi.

''Sen bu kadar insanın içinde olduğu yolsuzlukla ilgili neden birşey yapmıyorsun? Senin jandarman, emniyetin, anayasan yok mu?'' diyen Baykal, şöyle devam etti:

''CHP'nin getirdiği dosyanın kabının renginden bahsediyorsun. Rengi bırak, içindekilere bak. Almanya'dan kaplumbağanın sırtına koysaydınız 6 ayda gelirdi. Şimdi 'Tercüme ediyoruz' diyorlar. Herhalde seçimin sonuna kadar tercümeye devam ederler. Deniz Feneri davasında, 'Yayın yasağı var' diyorlar. Mahkemeyi etkilemek istemediklerini söylüyorlar. Şunu sormak istiyorum. Deniz Feneri davasında yayın yasağı var da 11 ay niçin tutuklu olduğunu bilmediği halde tutuklanan kişilerle ilgili iddialar televizyonlarda gazetelerde yayınlanıyor. O zaman aklınıza yayın yasağı gelmiyor mu?''

-EKONOMİK DARALMA-

Türkiye'deki ekonomik tablonun ortada olduğunu, ekonominin daralma ve küçülme dönemine girdiğini ileri süren Baykal, ''Ama Başbakan'a sorarsan, Türkiye zenginleşiyor. Öyle diyor. 'Zenginlediniz' diyor. 'Kalkındınız' diyor. 'Refaha girdiniz' diyor. Haberiniz yok mu? İzmir'e gelmedi mi zenginlik? İzmir'de yok mu?'' diye konuştu.

Ülkede, ''milletin yoksul, hükümetin zengin olduğunu'' iddia eden Baykal, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Hükümet tabi 'zenginlik var' derken, haklı. Türkiye'de millet yoksul da hükümet zengin. Yani siz işe kötü tarafından bakıp diyeceksiniz ki Baykal, hükümetin bakanlarının, çocuklarının zenginliğini söylüyor diyeceksiniz. Öyle düşünüyorsunuz. Ben onu söylemiyorum. Hükümet zengin de o anlamda demiyorum. Nasıl zengin? Bu hükümet cumhuriyet tarihinde gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin aldığı borçtan çok daha borç almış hükümet. 80 küsur yılda bütün hükümetlerin, Atatürk, İnönü dahil, Menderes, Bayar dahil, Özal dahil tümünün kullandığı borçtan 85 yılda daha fazlasını 7 yılda kullanmıştır. Bu hükümete Türkiye teslim edilirken, muhasebesinde şu yazılıyordu: 220 milyar dolar borç var. Kimin borcu, bütün hükümetlerin. O hükümetler bu borcu bıraktılar da birşey yapmadılar mı? Neler yaptılar. Şöyle bir düşünün. O hükümetler geldiği zaman Türkiye'nin yolu, limanı yok. Uçağı yok, iğnesi, ipliği yok, çimentosu, bezi yok, demiri yok. Birşeyi yok Türkiye'nin, bomboş. Savaş yılları o Türkiye'den başladılar, ne yapıldıysa 2002 yılına kadar o dönemde yaptılar. Demiryolu yaptılar, otoyollar yaptılar, köprüler, barajlar yaptılar. Atatürk, Keban Barajı'nı yaptılar. Santraller kurdular. Türkiye'de ne varsa, onu yaptılar. Ordu yaptılar. Sonuç 220 milyar dolar borç. Bunlar geldi 7 yılda daha fazlasını harcadılar. Yani onların söylediği 780 milyar dolar para harcadılar, peki onlar ne yaptılar? Fabrikalar, yeni santraller, yeni işyerleri açıldı mı, işyerleri kuruldu mu? Hükümet, kendisine devredilen fabrikaları ve tesisleri birer birer sattı. Onların parasını da yediler.''

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Başbakan bizim söylediklerimizden rahatsız ama demokrasiye ve hukuka sığmayacak her türlü baskıyı yaparak oy almaya çalışıyor''dedi.

Deniz Baykal, İzmir Gündoğdu Alanı'ndaki mitingde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da daha önce İzmir'e geldiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

''Bakın gittiğim her yerde anlatıyorum. Başbakan çok kızıyor, çok sinirleniyor. İzmir'e geldin değil mi, geldin. Peki İzmir'de yolsuzlukların içyüzünü anlattı mı? TÜPRAŞ'ın yüzde 14.75'nin nasıl özel temaslar sonucunda birilerine satıldığını söyledi mi? Telekom'un taksidiyle 1 yıllık karının mukayesesinde, karın daha fazla olduğunu söyledi mi? Bedava satıldığını, Telekom'un karıyla karşılanabilecek miktara satıldığını söyledi mi söylemedi. Ne söyledi? varsa yoksa Deniz Baykal. Bugün İstanbul'daydım. Aynı saatlerde o da konuşuyordu. 'Bir bakın bakalım. Bunlardan bahsediyor mu?' dedim. Yolsuzluklardan, hayır. Halkın işsizliğinden sözediyor mu, çiftçinin sıkıntısından, esnafın derdinden sözediyor mu, hayır. Ne söylüyor, Deniz Baykal aşağı, Baykal yukarı konuşuyor.''

Başbakan Erdoğan'ın, ulusa gerçekleri söylemediğini savunan Baykal, ''Şimdi Başbakan'ın yüreği yanmış ama o yangını yanlış yerde söndürmeye çalışıyor. Deniz Baykal'a saldırarak o yangını söndüremez. Başbakan gece yatağa Deniz Baykal ile giriyor, sabah Baykal ile kalkıyor. Aklı fikri, işi gücü Deniz Baykal. Sen bırak Baykal'ı. Türkiye'nin dertleri, sıkıntılarına ne düşünüyorsun bir anlat. Millete bir ferahlık ver. Yapacaklarını anlat. Millete gerçekleri söyle. Yapıyor mu, hayır'' diye konuştu.

-''BIRAK İSMET PAŞA'YI''-

Baykal, Erdoğan'ın, konuşmalarında İsmet İnönü'ye ''sataştığını'' ifade ederek, şunları kaydetti:
''Deniz Baykal kesmedi, yüreğindeki ateşi söndürmedi. İsmet Paşa'ya sataşmaya başladı. Neymiş 'ekmek karnesi diye damga basmış, bunlar böyle karne uyguladılar' diyor. Sana tarih dersi mi verelim, vatanseverlik dersi mi verelim? Devlet büyüklerine saygı dersi mi verelim, ne yapalım sana ne yapalım?

Sen ananın karnına düşmemişken bu vatan nasıl kurtuldu bilir misin? Türkiye, 2. Dünya Savaşı ateşine nasıl sokulmadı bilir misin? O günlerde sadece Türkiye'de değil, İngiltere'de, Almanya'da bütün Avrupa'da ekmek karneleri uygulanıyor. Ekmek karneleri uygulanıyor ama ülke bağımsızlığını korumak için ne gerekiyorsa onu yapıyor. Çalmıyor çırpmıyor. İsmet İnönü'nün yolsuzluğundan bahsedebilir misin? İsmet İnönü'nün oğlunun kuyumcu dükkanı var mı?''

Erdoğan'a, birlikte TV'ye çıkma önerisinde bulunduğunu ifade eden Baykal, ''Sen bırak İsmet Paşa'yı, benimle derdin varsa TV'ye çıkıp konuşalım, 70 milyon izlesin. Benim hakkımda ne söyleyeceksen söyle, dinleyip cevabını vereyim. Sonra sen bizi dinle. Ben senin arkandan konuşmak istemiyorum. Gözlerinin içine bakarak konuşmak istiyorum. Sen de bana bakarak söyle cevabını al'' diye konuştu.

Baykal, şöyle devam etti:

''Ona söyledim. 'Bak istersen Uğur Dündar gelsin'. Dündar, Ankara'da Kılıçdaroğlu'yla Gökçek'i çıkardı ama Gökçek perişan oldu. 'Uğur Dündar tarafsız bir yönetim yaptı ama biz yenildik. O bize uğurlu gelmiyor' diyorsan bunu bırakıp Ali Kırca'yı çağıralım. Onu da istemiyorsan, Mehmet Ali Birand gelsin. 'Onu da istemiyorum' diyorsan o zaman halkın çok sevdiği bir şovmen var; Mehmet Ali Erbil. Mehmet Ali Erbil gelsin, o yönetsin. Bak o da hediye dağıtmayı seviyor, sen de dağıtmaya meraklısın. Hayır buna girmiyor.''

Baykal, dokunulmazlıkların kaldırılması yönündeki önerisinin de kabul edilmediğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

''Hadi TV'ye çıkmıyorsun benimle. O zaman gel mecliste 550 milletvekili var. Bunun tümünü bırakalım Deniz Baykal ile Tayyip Erdoğan'ın dokunulmazlığını kaldırıverelim. Bir ülkenin başbakanına tartışmadan kaçınmak yakışır mı? ABD'de, Fransa'da tartıştılar, gel biz de tartışalım. Niye tartışmaya giremiyorsun niye? Bak ağzın laf yapıyor gel sen de söyle. Niye gelmiyorsun?

İstersen tartışmayı o damadının başında bulunduğu şirkete aldırdığın ATV'de yapalım. İstersen o Deniz Feneri paralarıyla alınmış olan kanalda yapalım. O da yok.

Bir başbakana dokunulmazlığın arkasına sığınmak yakışıyor mu? Demek veremeyeceği bir hesap var. Türkiye'nin meselesi budur işte.''

-''CHP İKTİDARINDA DOKUNULMAZLIK KALKACAK''-

Dokunulmazlık sorununu çözeceklerini belirten Baykal, ''Gün gelecek o dokunulmazlıklar kalkacak. 'Sen iktidar olamazsın' diyor. Ben de ona dedim ki 'Beni bırak sen iktidardan düşünce başına ne gelecek onun hesabını ver'. Gün gelecek dokunulmazlıklar kalkacak. Ama anlaşılıyor şimdi kalkmayacak. Ne zaman kalkacak? CHP iktidarında kalkacak'' dedi.

Baykal, demokrasiye sığmayacak yöntemlerle Erdoğan'ın oy almaya çalıştığını savunarak, şöyle konuştu:

''Başbakan bizim söylediklerimizden rahatsız ama demokrasiye ve hukuka sığmayacak her türlü baskıyı yaparak seçimlerde oy almaya çalışıyor. Yani bu ne biçim iştir. Tunceli'de yaşananlar cumhuriyet tarihimizde, bırak Türkiye'yi, dünyanın herhangi bir demokratik ülkesinde rastlanacak işler mi? Valiye talimat veriyorlar buzdolabı dağıtıyorlar. Bunun amacı ne, niçin yapılıyor bu iş? Yoksullukla mücadele için mi yapılıyor? Dünyanın hangi ülkesinde yoksullukla mücadele için çamaşır makinesi dağıtılmış? İzmir'de de yoksul var, İzmir'de de bulaşık makinesi, buzdolabı ver. Ne bu? YSK çıkıyor 'kanuna aykırı' diyor, suç duyurusu yapıyor. Savcılığa duyuruyor. Kimsenin gıkı çıkmıyor. Başbakan, 'YSK beni ırgalamaz' diyor.

Seni YSK, kanun, hukuk, seçmen ırgalamıyor. İnşallah seçimden sonra milletin aldığı karar seni öyle bir ırgalayacak ki feleğini şaşıracaksın.''

18 Mart 2009 Çarşamba

bursada akp li paraşütçü chp lileri kızdırdı


Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Deniz Baykal'ın Bursa mitinginde renkli görüntüler yaşandı. AK Parti Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Altepe'nin paramotor ile gökyüzünde yaptığı seçim çalışması, CHP Genel Başkan Deniz Baykal'ın Bursa mitinginde toplanan partilileri çileden çıkarttı.

Bursa'ya gelen CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın konuşması sırasında, AK Parti'nin Bursa Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Recep Altepe'nin isminin yazdığı paraşütün geçmesi CHP'lileri çileden çıkarttı. AK Parti flamalarının asılı olduğu paraşütü gören CHP'liler 'Yuh' çekerken, duruma tepki gösterdiler. Miting sırasında Fomara Meydanı'nın üstünde 4-5 kez 'Recep Altepe' isimli paraşütün dönmesi üzerine konuşmasını yarıda kesen Deniz Baykal, tepki gösteren partililere 'Yapmayın' diyerek, "Bırakın, bırakın. Olabilir, önemli değil. Onlar belki de Fomara Meydanı'nı CHP'liler nasıl doldurmuş?' diye fotoğraf çekiyorlardır. Görsünler, görsünler. Maşallah" dedi.

2 Aralık 2008 Salı

chp antalya başkan adayı mustafa akaydın

Eski Akdeniz Üniversitesi Rektörü Mustafa Akaydın, CHP'nin Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı olamk için istifasını verdi. Akaydın, Üniversitelerarası Kurul Başkanlığı sırasında türban konusunda hükümete yaptığı sert çıkışlarla dikkati çekmişti

Akaydın, çarşaf açılımıyla dikkati çeken CHP'den aday olmak için istifa etti.

Akaydın, Üniversitelerarası Kurul Başkanı olduğu dönemde türbanla mücadele etmiş, geçen Haziran'da yapılan son seçimde en çok oyu almasına rağmen rektörlük makamına Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından atanmamıştı.

Akaydın üniversitede türbanın hararetle tartışıldığı günlerde türbanın kopyayı artıracağını savunmuştu: “Kulağına cep telefonu kulaklığı takan ve üzerini türbanla kapatan bir öğrenci sınava girdiğinde ne olacak? Dersteki erkek hocaysa, kızın türbanını açtırıp arama yapamaz. Yapsa da yarın bir gün cinsel tacizle suçlanır. Her derse kadın hoca mı vereceğiz?'' demişti.

Eski Üniversitelerarası Kurul Başkanı ve Akdeniz Üniversitesi'nin eski Rektörü Prof.Dr. Mustafa Akaydın, CHP'den Antalya Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmak üzere istifa etti.

ÖNCE BAYKAL'LA GÖRÜŞTÜ

Prof. Dr. Mustafa Akaydın, bugün saat 15.50'da öğretim üyeliği görevinden aday adayı olmak üzere istifa ettiğini açıkladı. Akaydın'ın saat 13.30 sıralarında CHP lideri Deniz Baykal ile görüştüğü ve ardından da istifasını yazdığı öğrenildi.

ADAY OLMAK İÇİN İSTİFA ETTİ

Eski Rektör Akaydın, “CHP'den büyükşehir belediye başkan adaylığım gündemde. İstifamı sundum. Aileme danışacağım. Son kararımı ailemle görüşüp biraz düşündükten sonra açıklayacağım” dedi.

30 Kasım 2008 Pazar

chp gaziantep büyükşehir belediyesi başkan adayı belli oldu


CHP, Gaziantep’te Büyükşehir Belediye Başkanlığına, Eski Bakan Mustafa Yılmaz’ı aday gösterme kararı aldı. Kararı CHP Gaziantep İl Başkanı Hasan Öztürkmen açıkladı.

CHP Gaziantep İl Başkanı Hasan Öztürkmen, parti binasında düzenlediği basın toplantısında, CHP genel merkezinin Gaziantep Büyükşehir Belediye başkan adayını açıklama konusunda il başkanlığına yetki verdiğini söyledi.

CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın, kendilerine, Genel Başkan Deniz Baykal’ın Gaziantep Büyükşehir Belediye başkanlığına Eski Bakan Mustafa Yılmaz’ı istediğini bildirdiğini belirten Öztürkmen, şöyle konuştu:

“Genel başkanımızın kararı, yönetim kurulu toplantısı yaptığımız sırada bize ulaştı. Yönetim kurulu olarak oy birliğiyle kararı onayladık. Şimdi değerli hemşehrilerime, partililerimize açıklıyorum ki CHP’nin 29 Mart seçimlerinde Gaziantep Büyükşehir Belediye başkan adayı sayın Mustafa Yılmaz’dır. Partimiz ve Gaziantep için hayırlı olsun.”

Hasan Öztürkmen, gazetecilerin sorusu üzerine, CHP’nin ilçelerdeki başkan adaylarının da kısa sürede belirleneceğini kaydetti.

Öztürkmen, bir başka soru üzerine, Mustafa Yılmaz’ın sağlık kontrolleri nedeniyle Ankara’da olduğu için toplantıya katılamadığını, birkaç gün içinde Gaziantep’e gelip seçim çalışmalarına başlayacağını ifade etti.

17 Eylül 2008 Çarşamba

chp'de müjde ar adaylık için konuşuluyor

CHP’nin önümüzdeki seçimlerde Müjde Ar’a bir ilçe için adaylık önereceği iddia edildi.

Yerel seçim yaklaşırken CHP’de aday listeleri üzerine çalışmalar da başladı. Tanıdık birçok isimin yanında Beyoğlu Belediye Başkanlığı adaylığı için sürpriz bir isim; Müjde Ar’da kulisler de konuşuluyor

NTV’nin haberine göre CHP yönetimi, aday isimlerini saklarken kulislerde, İlhan Kesici, Mehmet Sevigen, Ercan Karakaş ve Cem Kozlu gibi isimler öne çıkıyor. Beyoğlu içinse sürpriz bir isim konuşuluyor Müjde Ar.

12 kişilik aday adayı listesini 7’ye indiren CHP yönetimi, yaklaşık 20 bin İstanbulluya belediye başkanı olarak kimi görmek istediğini soracak.

CHP yönetimi, bu isimlerin kim olduğunu açıklamıyor. Ancak genel başkanın izin vermesi halinde sürpriz bir isimden söz ediliyor. CHP Beyoğlu için siyasetçi Ercan Karakaş’ın eşi oyuncu Müjde Ar’ı düşünüyor.

Kulislerde Karakaş da konuşuluyor. Ercan Karakaş, İlhan Kesici, Cem Kozlu ve Mehmet Sevigen’in adı büyükşehir belediye başkanlığı için geçiyor.

CHP’nin İstanbul’da Kadıköy, Beşiktaş ve Avcılar belediye başkanlıklarını korumasınaysa kesin gözüyle bakılıyor.

Bahçelievler’de Saffet Bulut, Sarıyer’de Sedat Özsoy ve Gökhan Zeybek, Büyükçekmece’de Hasan Akgün, Kartal’da Mehmet Moğultay ismi öne çıkıyor.

Gürbüz Çapan’ın Esenyurt için görüşmede bulunduğu söyleniyor, Adalar’da Ediz Hun, Şişli’de de Berhan Şimşek isimleri öne çıkıyor. Ayrıca Murat Karayalçın, Seyfi Oktay ve Mehmet Moğultay’ın da partiye döneceği iddia ediliyor.

11 Eylül 2008 Perşembe

ediz hun 2009 yerel seçimlerinde chp yi tercih etti

CHP, Türk sinemasının ünlü ismi ve ANAP eski milletvekili Ediz Hun’a teklif götürdü. Gazeteport'a konuşan Ediz Hun teklifi kabul ettiğini belirterek, "AKP ve DP’den de öneri aldım ama CHP’yi tercih ediyorum. Ben Atatürkçü, laik demokrat zihniyetin temsilcisiyim’’ dedi. Eski bakan Ercan Karakaş da CHP’ye döndü.

CHP, gelecek yıl Mart ayında yapılacak yerel seçim için transfer atağına başladı ve Türk sinemasının ünlü ismi ve ANAP eski milletvekili Ediz Hun’a teklif götürdü. Hun da bu öneriyi kabul ederek Gazeteport'a "AKP ve DP’den de öneri aldım ama CHP’yi tercih ediyorum. Ben Atatürkçü, laik demokrat zihniyetin temsilcisi bir insanım. Cumhuriyet Halk Partisiyle çalışacak olmam beni mutlu ediyor” dedi. Hun’un yerel seçimlerde İstanbul’un önemli bir ilçesinden Belediye Başkan adayı gösterilmesi bekleniyor.

Çevreci kimliğiyle bilinen ve Meclis’te de Çevre Komisyonu Başkanlığı da yapan Ediz Hun ile birlikte Anavatan Partisi'nden 5 belde belediye başkanı da CHP saflarına geçti. Bu isimler arasında İstanbul Ömerli beldesi Belediye Başkanı Erdal Yılmaz da yer aldı. CHP’li Kültür eski Bakanı Ercan Karakaş da partisine geri döndü.

TEK KRİTER ATATÜRKÇÜ OLMAK
Halen İngiltere’de bulunan Ediz Hun GAZETEPORT’a yaptığı açıklamada, bir süre önce CHP İstanbul İl Başkanı Gürsel Tekin ile bir telefon konuşması gerçekleştirdiğini söyledi. 16 Eylül’de Türkiye’ye döneceğini belirten Hun, “Ben Atatürkçü, laik demokrat zihniyetin temsilcisi bir insanım. Halk Partisiyle çalışacak olmam beni mutlu ediyor” dedi.

2003 yılında ANAP’tan ayrıldığını kaydeden Hun, bugüne kadar kendisine AKP ve DP de dahil bir çok partiden davet geldiğini söyledi ve şöyle devam etti:

"Tüm partiler bu ülkenin partileri. Ben ANAP’ta politika yaptım ve ayrıldım. ANAP zayıfladığı için partiden ayrıldığım iddiası da gerçek dışı. Benim Hiçbir ön şartım yok. Belli yaşa gelmiş bir insanım. CHP’nin, sanat ve kültür hayatında 45 yıllık hizmetlerim doğrultusunda benden yararlanması, çok doğal bir hareket. Türkiye’ye döndükten sonra parti yöneticileriyle yeniden bir araya geleceğiz. Aktif siyasete yeniden dönünce Bahçeşehir ve Okan üniversitelerinde verdiğim dersleri de bırakacağım. Bu arada siyasetin yanı sıra bir gazeteye de tam sayfa çevre yazıları yazacağım"

'KAPILAR AÇILACAK'
Eskişehir’in başarılı belediye başkanı DSP’li Prof. Yılmaz Büyükerşen ile Ordu belediye başkanı Seyit Torun da CHP saflarına katıldı. Büyükerşen ve Torun’un uzun bir süredir partiyle temas halinde olduğu belirtilirken, CHP’nin yerel seçim öncesinde parti dışında kalan tüm isimlere sürpriz hazırlığı yapıyor.

Yerel seçimde İstanbul, Ankara ve İzmir’i almak için seçime iddialı hazırlanan CHP, yenilenen program ve tüzüğüyle demokrat ve cumhuriyetçilerin yanı sıra partiye çeşitli nedenlerle küserek uzaklaşan isimleri CHP çatısı altında birleşmesi için hazırlıklara başladı. Sonbaharda program ve tüzüğünde yenilik yapacak olan CHP, “yuvaya dönen” ve “yuvada buluşan” bu kadrolarla 2009 seçimine girmeye hazırlanıyor.

KARAKAŞ: BAŞKA EVİMİZ YOK
Bu arada CHP’li seki bakanlardan Ercan Karakaş da partiye döndü. Genel Sekreter Yardımcısı Algan Hacaloğlu ile geçtiğimiz günlerde görüştüğünü söyleyen Ercan Karakaş Gazeteport’a şunları söyledi:

"2000 yılında Aydın Güven Gürkan ile CHP’den ayrıldım. Rahmetli Gürkan, vefatından önce Deniz Bey’e bir mektup yazmıştı. Dağılan sosyal demokrat aileyi bir araya getirmesini istiyordu. Deniz Bey de Gürkan’ı hasta yatağında ziyaret etmişti. Şimdi CHP yenileyeceği program ve tüzüğü ile böyle dağılan bir aileyi bir araya getirecek. CHP’den ayrıldıktan sonra geçen 8 yıl içinde pek çok parti doğdu. Ancak kitlesellik sağlanamadı. Biz parti üyesi olmasak da siyasetin içindeyiz. Gittiğimiz her yerde CHP ile ilgili sorunlar, beklentiler bize aktarılıyor. Yani CHP bizim evimiz gibi görünüyor. Gidecek başka evimiz de yok. Dağılan ailenin toplanacağı çatı burası. Daha sağlam çatı iddiasıyla yola çıkanlar başarısız oldu. Bu bir gerçek. Memleketim olan Çanakkale’den ve İstanbul’un bazı ilçelerinden de yerel seçimlerde belediye başkan adaylığı için de çağrılar geliyor’’